Onbirinci Buluşma…2018

“Bidayeti olan her şeyin bir nihayeti vardır”

Bu seneye en çok yakışan cümle bu olmalı. “Nihayet”, şükür ki bizim buluşmalarla ilgili değil. Lakin ve maalesef, bir devrin kapanışı ile ilgili.

Buluşmayı 28 Nisan’a planlamıştık. Ne ki, “kul kurar, kader güler”miş. Hiç hesapta olmayan bir ön buluşmaya mecbur olduk. 18 Nisan sabahı babamı kaybettim. Ve bu buluşmalara katılan arkadaşlarım, böylesi bir hüzünde beni yalnız bırakmadılar.

Bu sayfalar bu konuda bir şeyler söylemek için doğru yer değil. O nedenle sadece şunu demekle yetineceğim: “Değil mi ki geldik, gideceğiz”.  Ölüm bir kara devedir, herkesin kapısına çökecek. Al kanatlı Azrail her kula konuk olacak.

Arkadaşlarım nezaket gösterip istersen bu yıl erteleyelim dediler. Ancak neyi, niye erteleyelim. Bizim buluşmalarımız bir kutlama değil ki. 

27 Nisan Cuma günü Sivas’a ulaştık. Bu kez ilk işimiz çorbacıya gitmek yerine Yukarı Tekke’ye gitmek oldu. Hem babamı, hem de ahirete göçen diğer büyüklerimizi ziyaret ettik. Sonrasında Ömer Ustamız bize “etletmek” döktürdü.

Mahallemizde tek katlı evlerimizin bir hatırası olarak kalan, Ömer’in rahmetli babası Bekir Emmi’nin “gecekondu”sunda yedik etlekmeği. Çay içtik. Eski günleri yâd ettik.

İkinci günümüz, yani Cumartesi günü güzel bir kahvaltı ile başladık güne. Ardından Ulaş üzerinden Zara’ya, sonra Sivas’a yaklaşık 200 km. lik bir tur yaptık. Bu sırada elbette bol bol görsel notlar aldık.

Bu yıl 3. günümüz, ya da esas günümüz için rotayı Demirözü olarak belirledik. Her zamanki gibi sabah erkenden yola koyulduk. Her şey çok güzeldi. Ta ki navigasyonun bizi yol diye getirdiği yer, neredeyse bir patika çıkıncaya kadar. Dahası bu patika bir de sel tarafından yarılmıştı. Bizim koca minibüsün geçmesine imkan yoktu

Mecburen alternatif “yol” aradık. Bulamayınca da “yaptık”. Yeni sürülmüş bir tarlanın tezeklerini ayaklarımızla ezerek, çukurları doldurup, tümsekleri düzleyerek minibüs geçebilir hale getirdik.

 

Nihayetinde yarığı geçtik. Bir müddet sonra asfalt yola çıktık. Lakin burada da bizi bir sürpriz bekliyordu. Bu kez fırtınanın devirdiği bir söğüt yolu kapatmıştı.

Ama bu saatten sonra duramazdık. İnip ağacı ellerimizle çekerek yolu açtık ve kısa bir süre sonra nihai hedefimize ulaştık. Yerimiz mükemmeldi. Tepelerdeki orman yakın zamanda yanmış, yer yer bozulmuştu ama yine de çok güzeldi. Gerisi malum. Kahvaltı, gezi, sac kebabı ve dönüş. Ve tabi yine biriktirilen anılar.