Üçüncü Buluşma… 2010

19 Mayıs çarşamba günü. O nedenle en uygun zaman 15-16 Mayıs.

Bu kez nereye gideceğimiz konusu Hüsamettin’de. Sadece çok güzel bir yer diyor. Neresi olduğunu gidince göreceğiz.

İstanbul-Sivas arasını yine Osman’ın arabayla gidiyoruz. Ancak bu kez Mithat’ı almıyoruz Ankara’dan. Yoğun işleri nedeniyle cumartesi gecesi otobüsle gelecek Sivas’a.

Biz her zaman ki gibi güle oynaya geldik. Sabah yine Mahmut ve Hüsamettin’le buluştuk. Yine işkembemizi içtik. Artık şöyle bir program takip ediyoruz: İlk gün müsait arkadaşlarla daha yakın bir civara “ısınma” amaçlı bir gezi düzenliyoruz. Etrafı gezip, temiz hava alıyoruz. Bu ilk gün genelde hazır yemek yiyoruz. Ya paket yaptırdığımız köfte ya da döneri yiyoruz, ya da bir lokantada vakit geçiriyoruz. İkinci gün ise herkesin katılması zorunlu olan esas gezimizi yapıyoruz. Bu kez daha uzağa, daha tedarikli  gidiyoruz. Tüm gün orada kalıyoruz. Kahvaltı ve öğle yemeklerini orada hazırlayıp yiyoruz. Arada uzun yürüyüşler yapıyoruz. Sohbetler ediyoruz. Hatta çelik çomak oynuyoruz.

Bu kez ilk gün gezi güzergahı olarak Hafik-Doğanşar hattını seçiyoruz. Yolun manzarası çok güzel. Yağışlı bir bahar geçirdiğimizden her taraf yemyeşil. Pınarlar, gözeler çağıldıyor. Bir yayladan geçiyor yolumuz. Sonra bir şelale. Sivas’ta böyle bir şelale olduğunu bilmiyordum. Zaten kendini çok iyi saklamış. Özellikle aramazsan yanından geçip gider de fark etmezsin. Ama işte size bir kolaylık. Gitmeden görün :

Biz buraya ulaşmak için ne tehlikeler atlattık., ne ilkel köprülerden geçtik:

Ama elbette değdi tüm bunlara. Emek vermeden ne var ki.

Yemek olarak Kirli Ahmet’ten köfte almıştık. Yol kenarında bir çeşme başında hallettin o işi. Sonra yola devam. Yaklaşık 2500 m. yüksekteyiz. Mayıs ayındayız ve adam boyu kar var.

Doğanşar’a kadar gittik. Çayımızı orada bir kahvede içtik. Eve döndüğümüzde neredeyse akşam oluyordu. Hemen bir markete gidip ikinci gün için alışveriş yaptık.

İkinci gün sabah çok erken gitmeyi planlıyorduk. Gideceğimiz yer yaklaşık 200 km uzaklıkta idi. Ancak Mithat’ın otobüsü gecikti. Bu nedenle istediğimiz saatte çıkamadık yola. Bu kez istikamet Koyulhisar. Hüsamettin Eğriçimen Yaylası’na gidelim dedi. Elbette kabul ettik. Çok zevkli bir yolculuktan sonra vardık yaylaya. Hakikaten cennetten bir köşe. Kahvaltı, gezi, çelik çomak, öğle yemeği ve çay. Her şey mükemmeldi. Sohbet ise aliyyü’l â’lâ.

Dönüş çok uzun geldi bize. Kıvrım kıvrım yollar, akşam yorgunluğu ve gece karanlığı. Ve bu karanlıkta sıtma görmemiş sesimizle söylediğimiz türküler…

Ormanı, soğuk suları ve harika havasıyla Eğriçimen’i merak edenler, önce buradan resimlerini görün, sonra bir de ziyaret edin.