Onüçüncü Buluşma…2020

2020 bir acayip yıl oldu. Bu gibi durumlarda cümle “her şey iyi başlamıştı” diye devam eder. Ama onu bile diyemiyorum.

Bu yıl bir korona virüs belası tüm dünyayı sardı. Bundan bizim de etkilenmememiz mümkün değildi tabi. Normal planımız tam da yasakların en yoğun zamanına denk geldi. Dolayısı ile erteledik. Bayramda da mümkün olmadı. Sonra, seyahat yasakları kalkar kalkmaz düştük yollara. Ben bu sefer araba ile gittim Sivas’a. Buluşma her zamanki gibi heyecanlı ve hasret dolu idi. Açıkçası pandemiyi de pek hissetmedik.

Bu yılki ilk günümüzde Eğribucak kayalıklarına gittik.

Sonra aklımıza geldi, gözeyi bir yad edelim dedik.

İkinci gün bir de bizim elleri turlamak istedik. Bu da ayrı bir tecrübe oldu.

Ve son gün Çevreli kasabası. Artık alıştık. Beraber geçirdiğimiz anların dışındaki güzellikler bizi çok da “çarpmıyor”. Kahve bahane deyimi en çok da bu günlerde anlam kazanıyor. Yediğimiz ekmek, içtiğimiz su… Hepsi güzel. Lakin en çok muhabbet, en çok eski günlerin yâdı.

Ve bir de artık daha fazla hissettiğimiz şey: vücutlarımız eskisi gibi değil. Daha çabuk yoruluyor. Galiba yaşlanıyoruz. Yahya Kemal’i anmak lazım tam da burada:

Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarumar olur.

Mevsim boyunca kendini hissettirir veda
Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ

Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir
Günler hazinleşir, geceler uhrevileşir

Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere
Anlar ki yolcu yol görünür selviliklere